TBMM Başkanı Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi: (2)
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin “Bayramdan sonra nasip olursa partilerimizi de ziyaret edeceğim. Tek tek hepsiyle görüşürüm, inisiyatif alırım. Mühim olan partilerimizin kendilerinin anayasa değişikliği konusunda hazır olabilmesidir.” dedi.
Kurtulmuş, İstanbul Göztepe’deki TBMM Filizi Köşk Sosyal Tesisi’nde medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldiği iftar programında soruları da yanıtladı.
Moskova’daki terör saldırısına ilişkin değerlendirmesi anımsatılarak, “Acaba nasıl bir analiz yapıyorsunuz da küresel savaş riski görüyorsunuz?” sorusuna karşılık Kurtulmuş, Rusya’nın özellikle Ukrayna konusunda daha sert bir tutum almasını sağlayacak bir saldırı olduğunu söyledi. Rusya’dan gelen ilk tepkilerin bu yönde olduğunu belirten Kurtulmuş, bu örgütlerin hiçbirinin tek başına olmadığına işaret etti.
Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Kendi ülkelerinin başkentinin sokaklarında dolaşmayı doğru dürüst bilmeyen adamların dünyanın en büyük metropollerinden birisi olan Moskova’da böylesine büyük bir eylemi yapabilmesi, çok üstün bir istihbarat desteğiyle mümkün olabilir. Bunu siyasetten azıcık anlayan herkes biliyor. Dolayısıyla birtakım istihbarat birimlerinin, devletlerin terör örgütüne en azından koruyucu, yol gösterici, lojistik veya istihbari destekler sağladığı belli oluyor. Rusya bu saldırıyı sadece bir terör tehdidi olarak değil, kendi varlığına ilişkin bir tehdit olarak algılıyor. Fail olarak ilk Ukrayna’yı göstereceği de belli. Öyle görünüyor ki Netanyahu ve hükümeti bir şekilde gözden çıkarılmış olabilir. Onların da bir şekilde arka planda bu eyleme destek verdiği düşünülebilir. Amerika’nın BM’deki oylamada çekimserliği de öyle kolay bir şey değil. Ama bütün bunlar bizim dışarıdan okumalarımız. Çok net olan bir şey var; Rusya da bunu bu şekilde algılıyor. Bu doğrudan doğruya Rusya’nın bölgedeki varlığına, daha doğrusu bu kadar güçlü olmasına karşı yapılmış bir şey.”
“Rusya, ister istemez bu saldırıyı hayati bir mesele olarak görüyor”
Batı’nın, Rusya ile mücadelede, 2014 yılında Kırım’ın ilhakı konusunda “ağzını açmayarak” başarısız olduğunu ifade eden Meclis Başkanı Kurtulmuş, “O zaman bir tek Merkel bir şeyler söylemeye çalıştı. Onun da gücü yetmedi. O sıralar ABD’nin stratejisi de çok fazla bu işlere bulaşmamak, kenarda durmaktı. Hatta Avrupa’da NATO varlığının zayıflatılmasını da öngören bir stratejiydi.” diye konuştu.
Rusya-Ukrayna savaşında her iki tarafın büyük kayıplar verdiğini dile getiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rusya, belki ilan ettiğinin çok üstünde kayıplar verdi. Öyle anlaşılıyor ki bu savaşın Ukrayna tarafından da nihai bir zaferle bitirilmesini, en azından şimdilik istemeyen bir klik, bir tez var. Bu çok net görülüyor. Aksi takdirde en başında İstanbul’daki barış görüşmelerine destek verirlerdi. Biz, mesela iki alanda çok başarılı olduk. Bunlardan ilki esir takası, ikincisi de tahıl koridoru. Zaman zaman her ikisinde de tıkanmalar olmasına rağmen Türkiye defaatle tıkanan bu süreçleri aştı. Ama bizim gösterdiğimiz çabanın tam tersine çabalar da oldu. Bunların bir kısmı barış istiyormuş görüntüsü altında aslında savaşın devamından yanaydı. Dolayısıyla Rusya, ister istemez bu saldırıyı hayati bir mesele olarak görüyor. Sadece bir terör saldırısı olarak gördüğünü zannetmiyorum. Ben de bu saldırının, aynı 11 Eylül saldırıları gibi, oyunu değiştirmek için bazılarının Rusya’da kurguladığı bir saldırı olduğuna inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddeti engellemeye yönelik çalışmalarının sorulması üzerine de Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Türkiye ilk andan itibaren Gazze’deki katliam ve İsrail’in saldırganlığı karşısında tavrını çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Daha birçok ülke Hamas’ın ismini anmakta tereddüt ederken Türkiye Cumhurbaşkanı büyük bir cesaretle Hamas’ın bir terör örgütü olmadığını, kendi vatanlarını savunan insanlar olduğunu ifade etmiştir ki zaten İsrail’in bu süreçteki en büyük kabuslarından birisi bu oldu. İlk andan itibaren bütün platformlarda bu konudaki görüşlerimizi dile getirdik. Biz başından itibaren mücadele ediyoruz. BM’den bir karar çıkarabilmek için mücadele verdik. İkincisi garantörlük imkanı için mücadele ettik. Kıbrıs’a nasıl müdahale ettik? Kıbrıs’a müdahale edebilmemiz için bir garantörlük mekanizması kurulmuştu. Burada da böyle bir mekanizma kurulabilir mi? Bunun için çok mücadele ettik. Zaman zaman müzakerelerde buna yakın bir noktaya gelindi. Ama sonuç alınamadı. Türkiye, İsrail’in bu saldırgan tavırlarına karşı uluslararası camiayla birlikte bir fiili müdahalenin zorunlu olduğuna inanmıştır ve bunu her platformda dile getirmiştir. Ama maalesef bugünkü şartlar içerisinde gerçekleşemedi.”
“Artık Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması lazım”
Numan Kurtulmuş, “Sayın Davutoğlu’nun Suriye’ye götürdüğü anayasa değişikliği gibi Türkiye’den istenilen, ABD’nin istediği bir anayasa değişikliği mi, yoksa Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda istenilen bir değişiklik mi?” sorusu üzerine, bütün siyasi partilerin anayasa konusunda aynı şeyi söylediğini ifade etti.
Türkiye’nin kendi inisiyatifleri ve kendi ihtiyaçlarıyla oluşturduğu, demokratik, kapsayıcı, kuşatıcı ve sivil bir anayasaya ihtiyacının olduğunun altını çizen Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
“Ne zaman yeni bir anayasa yapımı tartışılsa bazı çevrelerden, ‘Anayasa yapabilmek için kurucu meclisin olması lazım’ tepkisi geliyor. Kusura bakmayın 1960 darbesinin anayasasını onaylayan Meclis, kurucu meclis oluyor; 1982 Anayasası’nı kabul eden Meclis, kurucu meclis oluyor da bu milletin seçtiği Meclis niye anayasa yapamıyor? Biliyorsunuz en az iki asra yakın bir süredir anayasacılık tecrübemiz var bizim. Artık Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması lazım. Bu savsaklanamaz, ötelenemez, üstü örtülemez bir meseledir. Dolayısıyla hiçbir şekilde, içeriden, dışarıdan, başka birilerinden sufle edilerek söylenecek bir anayasa teklifine ihtiyacımız yok. Bu millet bütün farklı siyasi farklılıklarıyla kendi görüşlerini toplar ve olgun bir sürecin sonunda da kendi ihtiyacı olan bir anayasayı, yeni bir anayasayı gerçekleştirebilir.”
“Çözüm süreci ve anayasa tartışmaları birbiriyle bağlantılı değil”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni anayasada ne gibi değişiklikler hedeflendiği, “çözüm süreci” gibi bir sürecin yeniden yürütülüp yürütülmeyeceği ile bazı sosyolojik meselelerin yeni anayasaya girip girmeyeceği sorularını da yanıtladı.
Yeni anayasa konusunda partilerin fikirlerinin bu nedenle önemli olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Kimisi çok eskilerin tabiriyle mufassal bir anayasa yapmayı uygun görebilir. Kimisi daha kısa bir anayasa teklif edebilir. Bunların hepsi tartışılır. Mevcut anayasada da aslında yer almaması gereken, yasalarla düzenlenebilecek bazı hükümler yer alıyor. Bana şahsen fikrimi sorarsanız ben tek maddelik bir anayasa yazardım. ‘Devlet, adaleti sağlamakla yükümlüdür.’ Bütün devletin sistemini bunun içerisine yerleştirirsiniz. Ama bizim şahsen ne düşündüğümüzün, nasıl bir anayasa teklifi yapacağımızın ötesinde aslolan nasıl olgun bir tartışma zemininin oluşmasını sağlayabileceğimizdir.” dedi.
“Çözüm süreci ve anayasa tartışmalarının birbiriyle bağlantılı olmadığını” belirten Kurtulmuş, yeni anayasa konusunda ihtiyacın belli olduğunu söyledi. İki sürecin birbirine karıştırılmaması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, “Özellikle bu bölgede Türkiye’nin artık terör diye bir meselesinin kalmaması lazım. Çukur eylemlerinden sonra devletin başarılı olmasının temel sebeplerinden birisi örgütle vatandaş arasındaki ayrımı yapabilmiş olmasıdır. Terörün arkasındaki bütün destekler ortadan kaldırılıncaya kadar Türkiye’nin terörle mücadelesi devam etmek mecburiyetindedir. Bunu yaparken içeride vatandaşlarımızın özgürlüğünü artırmak, bireysel hak ve inisiyatiflerini daha yüksek seviyede kullanmasını temin etmek için ileri adımlar, demokratik adımlar atılmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Irak ile inşallah kalıcı bir sonuç elde edileceğini düşünüyorum”
Meclis Başkanı Kurtulmuş, Türkiye-Irak ilişkilerinde bir yakınlaşma olduğu anımsatılarak, “Bağdat yönetiminin PKK’yı terör örgütü ilan edip etmemesi gibi bir mesele var. Bunun için de Irak Parlamentosunun kararı gerekecek. Ama onların da çok parçalı bir yapısı var. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı’nın nisan ayında bir Irak ziyareti olması bekleniyor ama sizin Irak Meclis Başkanıyla, o parçalı yapıyla görüşmeniz, buna dair yürüteceğiniz bir diplomasi olacak mı?” sorusu üzerine şöyle konuştu:
“Özellikle terör meselesinde Türkiye’nin ciddiyetini görmüş vaziyetteler. Ama esasında terör örgütlerinin Irak’a da çok büyük bir zarar verdiği ortadadır. Irak, fiilen parçalanmış, dağılmış vaziyettedir, yönetilemez durumdadır. Türkiye’nin hem Irak konusunda hem Suriye konusunda başından itibaren yaptığı en olumlu işlerden birisi iki ülkenin de toprak bütünlüğünün temini için çaba göstermesidir. Irak tarafı bunu çok net bir şekilde görüyor. Bu terör örgütlerinin kendilerine de zarar verdiğini görüyor. Zor bir iş tabii dediğimiz gibi her bir terör örgütü aslında başka bir ülkeyle de dış teması, diplomatik teması yürütmeyi zorunlu kılıyor. Çok hassas, çok fazla da gürültülü olmayan bir süreç yürütülüyor. İnşallah hem Türkiye’nin sahadaki varlığı hem de diplomasi masasındaki başarılarıyla belli bir noktaya gelinebilir.
Irak paramparça hale, Suriye yönetilemez hale getirildi; Libya, Yemen parçalandı, Lübnan aynı şekilde. Türkiye, bir taraftan güncel siyasi meseleleri takip ederken diğer taraftan da bölgenin bütünlüğü perspektifine de dikkat çekiyor. Bütün muhataplarımıza bunu anlatıyoruz. Önümüzde iki yol var. ya emperyalistlerin bu bölgede çizdiği yeni neo-emperyal tezler çerçevesinde sıramızın gelmesini bekleyeceğiz ya da hep beraber kendi ortak menfaatimize olan sonucu elde edeceğiz. Onun için ben Irak ile inşallah kalıcı bir sonuç elde edileceğini düşünüyorum. Evet, çok parçalı bir yapı var orada ama bunu aşacağımızı düşünüyorum. İyi bir istikamette gidiliyor, detaylı görüşmeler yapılıyor.”
Numan Kurtulmuş, İran’ın bölücü terör örgütü PKK’ya karşı tutumuna yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine, “Tüm bölge ülkelerine bu terör örgütlerinin şu ya da bu şekilde zararı var. Zaten İran ile de teröre karşı, PKK-PJAK terörüne karşı ortak hareket de ediliyor. Ben yoğun bir çalışmayla sonuç alınabileceğini görüyorum.” diye konuştu.
“Önce Meclis’teki tansiyonun düşürülmesi, diyaloğun kurulması lazım”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni anayasaya ilişkin “Meclis tarafından yapılabilecek mi yoksa biz, bir daha sandığa gidecek miyiz?” sorusuna karşılık şu yanıtı verdi:
“Bayramdan sonra nasip olursa partilerimizi de ziyaret edeceğim. Bundan da hiç çekinmem. Tek tek hepsiyle görüşürüm, inisiyatif alırım. Mühim olan partilerimizin kendilerinin anayasa değişikliği konusunda hazır olabilmesidir. Hazır olan partiler var, sürece ihtiyacı olan partiler var. Sonra sivil toplum, üniversite, hukuk camiası ile görüşülmeli, buralardan da fikir ve öneriler alınmalı ve sonuçta hepsinin müzakere edileceği resmi bir platform Meclis’te oluşturulmalı. Ben adının nasıl şekilleneceğinin üzerinde durmuyorum. Burada esas olan iyi niyettir. ‘Yapmak istiyorum.’ Evet, herkes bunu söylüyor. ‘Yapmak istiyorum’ diyen, iyi-kötü yapar. Hiç kimsenin dediklerinin yüzde yüz hepsi olmayabilir. Partiler için söylüyorum. Ama sonuçta iyi niyetli bir şekilde yaklaşılırsa ben sonuç alınacağından eminim. Bunun için de tabii önce Meclis’teki tansiyonun düşürülmesi, diyaloğun kurulması lazım.”
Kendisini ziyarete gelen bütün parti gruplarına iadeiziyarette bulunduğunu, grubu olmayan partilerin temsilcilerini de ziyaret ettiğini hatırlatan Kurtulmuş, diyalog zemininin sağlam ve güçlü bir şekilde kurulması gerektiğine işaret etti. Kurtulmuş, “‘Yapmak istemiyorum’ diyene de yaptıracak bir şey yok. Kimseyi zorlayamayız. Hiçbir siyasi partiye, ‘İlla sen bu sürecin içerisinde yer alacaksın’ diyemeyiz. Ama ben Meclis Başkanı olarak herkese açık davetimi, bu konunun önemini bir kere daha hatırlatarak, kaçınan partilerin milletçe bir şekilde görüleceğini ve olumlu katkı sağlamalarını temin etmekle kendimi vazifeli atfediyorum.” diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Anayasa’nın ilk dört maddesi konusunda siyasi partiler arasında anlaşmazlık oluştuğu belirtilerek, “Bu konuda herhangi bir gevşeme ya da herhangi bir esneme söz konusu olabilir mi?” sorusuna, “Önce ittifak edilecek hususların gündeme getirilmesi lazım. İlk dört madde konusunda partilerin bir ittifak halinde olmayacağı aşikardır. Dolayısıyla tartışmalı olduğu belli olan bir konunun gündeme getirilmesi lüzumsuz yere gündemi işgal etmektir. Onun için ilk dört maddenin bu tartışmalarda gündeme alınmayacağı aşikardır.” karşılığını verdi.
(Sürecek)